22 January 2013

Metre Hizmetçileri, Lili von Shtupp ve Hadi Uluengin

12 Şubat, 2012

http://haber.sol.org.tr/serbest-kursu/metre-hizmetcileri-lili-von-shtupp-ve-hadi-uluengin-orhan-kurmus-haberi-51478

Metre hizmetçileri? Şimdiye dek hiç böyle bir şey duydunuz mu? Ben de duymamıştım, duydum. Şifreli kanallar üzerinden abonelerine yayın yapan bir televizyon kuruluşunun son buluşu bu. Kanallardan birinde gösterilen bir filmin alt yazısında aynen böyle deniyor: Metre hizmetçileri!

İngilizce “meter maids” denilen ve sokaklara park edilen araçların parkmetrelere para atıp park ücretini ödeyip ödemediğini denetleyen trafik polislerine böyle bir ünvan yakıştırmayı uygun görmüşler. Bu kuruluş, İngiltere İçişleri Bakanlığı'nın adı olan “Home Office”i “ev ofisi”, ABD Posta Teşkilatının en üst yöneticisi olan “Postmaster General”i “postane komutanı”, şirket ana sözleşmesi diye çevrilmesi gereken “Articles of Corporation”ı “şirket maddeleri” diye çeviriyor. Daha böyle onlarca örnek verebilirim. Ama bir taneyle yetineyim: George Bernard Shaw’un ünlü sahne oyunu “Pygmalion”un çevirisi, “domuz malion”.

Eskiler, “Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkün olur” demişler. Ne kadar haklıymışlar. Bu çevirileri yapan ve yapılan çevirileri denetleyen (herhalde denetliyorlardır, değil mi?) kişilerin İngilizce bildiklerini varsaysak bile, çevirilerini yaptıkları dilin konuşulduğu ülkelerin kurum ve kültürlerinden habersiz olduklari gün gibi aşikâr. Buna bir de “Aman, kim uğraşacak şimdi doğru çeviriyle, hem zaten kim farkına varacak” vurdumduymazlığı ve umursamazlığı eklenince ortaya böyle şaheserler çıkıyor. Bu çeviri yanlışlarının kötü niyetle yapıldığını sanmıyorum. Seyircilere saç baş yolduracak düzeye ulaşan bu yanlışlıkların nedeni, bilgisizlik, cehalet ve müşterilerine karşı saygısızlık derecesine varan bir umursamazlık.

Televizyon kanallarını bilmiyorum ama gazetelerde kötü niyetle yapıldığından zerre kadar kuşku duymadığım çeviri yanlışları yapılıyor. Örneğini vereceğim yanlışlığın yanlışlık mı yoksa kötü niyetli bir tahrifat ve uydurma mı olduğuna okuyucu karar verebilir.

“The Taraf” gazetesinde “Sosyalizm Hala Mümkün mü?” temasıyla bu gazetenin yazarları arasında sürdürülen “tartışma”ya 17 Aralık 2011 günü Hürriyet gazetesindeki yazısıyla Hadi Uluengin de katılmak istedi. 24 Aralık ve 7 Ocak günleri yayımlanan yazılarıyla da “tartışma”ya katkıda bulundu ve son yazısını “Gelecek hafta konuyu bütün totalitarizmlerin birlikteliği çerçevesinde noktalayacağım” cümlesiyle bitirdi ama sözünü tutmadı, dördüncü yazısını yazmadı. Kimbilir, belki de “The Taraf”taki tartışmanın taraflarından biri olan Roni Marguiles tarafından bile ciddiye alınmadığı için okuyucusuna verdiği sözü tutamadı.

Brüksel’de Aydınlık Dergisi'nin temsilciliğini yaptığı 1977-1979 yılları arasını “cinnet yılları” olarak niteleyen ve sık sık bu delilikten kurtulmasına hamdeden Hadi Uluengin’in ne tür bir cinnet geçirdiğini bilmiyorum çünkü o dönemin Aydınlıkçılarından birçok kişiyi tanıdığım halde Hadi Uluengin’in adını bile duymamıştım. Cinnetinden kurtulduğunu neden sık sık tekrarladığını da bilmiyorum.

Hadi Uluengin, “The Taraf”taki tartışmaya katkı yapmak niyetiyle kaleme aldığı 24 Aralık tarihli ikinci yazısına şöyle başlıyor:

“İTALYANLAR ulus-devlete kavuşabilmek için çok çile çektiler. Ta 1847’den 1870’e dek Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’na karşı uzun bir bağımsızlık savaşı verdiler.

3. Napolyon Fransa’sı yukarıdaki mücadeleyi sahiplendi. Prusya ise tarafsız kaldı.

Oysa Marx’la birlikte komünizmin “kurucu babası” olan Engels 1859 yılında “Po ve Ren” başlığıyla kaleme aldığı risalede Berlin’in Viyana’yı desteklemesini talep ediyordu.

Ahlâki ve vicdani değerlere aldırmamayı vaaz ederek de harfiyen şöyle yazmıştı:

“Bunun ilâhi adalet ve milli irade ilkesiyle bağdaşmaması bize dert değil. Postu koruyoruz. Hele Almanya bir birleşsin, şu İtalyan didişmesinin de icabına bakılır”.

Buyurun cenaze namazına ve de bilhassa işte buyurun Marksist “namusa” (!)!”

Böylece anlıyoruz ki, Engels, Hadi Uluengin’in tırnak içinde verdiği üç cümleyle, Marksistlerin ne kadar “namuslu” olduğunun kanıtını sunmaktadır. Uluengin’e göre Engels bu üç cümleyi “harfiyen” yazmıştır, yani çeviri tam ve doğrudur. Sonra, devam ediyor:

“EVET evet, Marx da, Engels de tıpkı onların amentüsüne iman etmiş komünistler ve komünist rejimler gibi daha ilk andan itibaren “a-h-l-â-k-s-ı-z” davrandılar.

Devlet “realpolitik”iyle davrandıkları içindir ki işte her iki “kurucu baba” da İtalyan mağdurları gelecek ayın çarşambasına havale ediyorlar. “Didişme” diye de küçümsüyorlar.”

Buradan da anlıyoruz ki, Hadi Uluengin’in “harfiyen” yazıldığını iddia ettiği bu üç cümle Marksistlerin ve komünistlerin namussuzluğunun ve ahlâksızlığının önemli bir kanıtıdır.

Engels’in 1859 yılı Mart ayında yazdığı ve Nisan ayında Berlin’de yayımlanan, özgün adı “Po und Rhein” olan bu broşürde Hadi Uluengin’in “harfiyen” yer aldığını iddia ettiği bu cümleler, hiç süphe yok ki bir namussuzluğa ve ahlâksızlığa işaret etmektedir, ama o broşürde yoktur. Engels’in broşüründe “harfiyen” yer aldığı iddia edilen bu cümlelerin kimin namussuzluğunu ve ahlâksızlığını kanıtladığına ise okuyucular kendileri karar verebilirler.

Bu yazının başlığında geçen Lili von Shtupp’tan hiç söz etmedim. Merak eden okuyucular internette bir arama motoruna bu adı yazdıkları takdirde en az 20.000 referans bulacaklar. Birkaç tanesini okurlarsa bu yazı ile Lili von Shtupp’un ilişkisini kolaylıkla bulabilirler.

No comments:

Post a Comment