22 January 2013

Ah Bankalar, Vah Bankalar

(Aralık, 2012 veya Ocak, 2013, soL)
Gazetelerde, internette, günlük yaşamımızda, bankalar hakkındaki şikayetlerin çığ gibi büyüdüğünü görüyoruz. Şikayetler, genellikle, kredi kartları için alınan abonelik ücretleri, vadesiz hesaplara tahakkuk ettirilen ve hesap sahibinin haberi olmadan hesaptan otomatik olarak çekilen “hesap işletim ücreti”, tüketici kredilerinin açılması, kullandırılması ve kapatılması sırasında talep edilen “dosya masrafı”, sigorta primi gibi konularda yoğunlaşıyor.

Tüketici Mahkemeleri ve kaymakamlıklardaki Tükeci Hakem Heyetlerinin gündemi bu türden şikayetlerle dolup taşıyor. Öyle ya, siz hesabınızda kredi kartı borcunuzu ödemeye yeterli tutarda para olduğunu sanıyorsunuz ama banka bir gece önce hesabınızdan “hesap işletim” ücreti tahsil ettiği için kredi kartı borcunuzu ödeyememiş duruma düşerseniz ne yaparsınız? Hakkınızı ararsınız.

Veya, banka tarafından size tahsis edilen “ihtiyaç” kredisini çekmek üzere şubeye gittiğiniz zaman sizden “dosya masrafı” adı altında, ne olduğunu şube yetkililerinin bile bilmediği yüklüce bir tutarı kullanacağınız krediden kesmeye kalktıkları zaman cinleriniz tepenize çıkmaz mı?

Ne yaparsanız yapın, nereye başvurursanız başvurun, bankalar kös dinlemiş olduğu için hiç aldırmadan sizden aynı paraları, sizin rızanız olmadan, almaya devam ediyorlar.


Yatırım Nasıl Geri Alınır?

Bankalar tahsil ettikleri ücretleri haklı göstermek için çok cince bir açıklama yolu bulmuşlar: “Biz bu hizmetleri vermek için yatırım yaptık, bu yatırımımızı ancak böyle geri alabiliriz”. Bu açıklamanın birinci bölümü yarı doğru: Az sayıdaki bankamız, gerçekten, teknolojik düzey olarak yurtdışındaki çoğu bankaladan çok ileri durumda. Ama bunların sayısı bir elin parmaklarının sayısını geçmiyor. Açıklamanın ikinci bölümü ise külliyen yalan. Çünkü, bankalar, diğer bütün şirketler gibi, yaptıkları yatırım üzerinden amortisman ayırarak masraf yazıyorlar ve ödedikleri vergiyi azaltıyorlar. İnsanın, “Yatırımını müşterilerinin sırtından çıkarmak istiyorsan amortisman masrafı yazma o zaman” diyesi geliyor.


Bankalar ne kadar Kredi Veriyor?

Tarihimizde ilk kez görüldüğü üzere büyüme hızı ile de ilgilenmeye başlayan Merkez Bankası, yapmak istediği birçok şeyin yanısıra cari açığı da azaltmak rolünü üstleniyor. Merkez Bankası, kredi hacmını küçültmek veya sıkı bir kontrol altında tutabilmek için bir süredir bir dizi para politikası önlemlerine başvuruyor. Aklı başında herkesin yapması gerektiği gibi, eğer kredi hacmi denetim altına alınmak isteniyorsa, bankaların kredi hacminin hangi büyüklükte olduğunun bilinmesi gerekir. Bu büyüklüğü bilmiyorsanız uyguladığınız politikanın başarılı olup olmadığını ölçemeyeceğiniz gibi, başlangıç noktanız olan “yüksek kredi hacmi tüketimin artmasına yol açıyor; artan tüketim ithalatı kamçılıyor, bu da cari açığı yükseltiyor” saptamasının doğru olduğunu bile iddia edemezsiniz.

Peki, bankaların toplam kredi hacmini biliyor muyuz? Bankalar ile ilgili verileri toplamakla görevli üç ayrı kuruluş var: Birincisi, bankaların patronu durumunda olan BDDK, ikincisi eski patron Merkez Bankası, üçüncüsü ise Bankalar Birliği. Bankalar, çesitli yasa ve yönetmelikler gereği olarak bilançoları, kâr/zarar tabloları ve akla gelebilecek her türlü faaliyetleri ile ilgili tüm verileri bu üç kuruluşa dönemsel olarak raporlamak zorundalar. Tablo I'de bu üç kuruluşun 2012 yılı Eylül ayı sonu itibariyle verdikleri sayılar gösteriliyor. (Merkez Bankası Ekim ayı sonuna ait verileri de yayımladı ama diğer kuruluşlarla karşılaştırma yapabilmek için Eylül verisini kullandım). Toplam krediler, bankalar tarafından tahsis edilip kullandırılan tüm tutarlardan o döneme kadar geri ödenen ana paranın çıkartılması, elde edilen sonuca faiz reeskontlarının eklenmesiyle bulunuyor. Bu toplamın içinde çeşitli sınıflamalar adı altındaki “takipteki” krediler de var. (Krediler ile ilgili tablolardaki sayılar bu kuruluşların resmi web sitelerinde yayımlanan raporlardan alınmıştır. Merkez Bankası'nın verileri bu kuruluşun Elektronik Veri Dağıtım Sistemi'nden değil “Sektör Kredileri” sayfalarından alınmıştır).

Tablo I: Eylül 2012 Sonunda Toplam Krediler (milyon TL)
Merkez Bankası'na göre 832.160
Bankalar Birliği'ne göre 732.983
BDDK'ya göre-1 762.602
BDDK'ya göre-2 755.640

Şaşırtıcı değil mi? Bankalar her üç kuruluşa da aynı raporları veriyorlar ama bu kuruluşların resmi web sitelerinde aralarında neredeyse 100 milyar TL'ye ulaşan farklılıklar olabiliyor. Daha da şaşırtıcı olan, bankaların herşeyine vakıf olması gereken BDDK eylül ayının son işgünü olan 28 Eylül tarihi için aralarında 7 milyar TL fark olan iki ayrı sayı veriyor. Enflasyon, işsizlik oranı, dış ticaret istatistikleri gibi konularda (2002-2005 yılları arasındaki mamul madde stokları rezaletini bir kenara bırakıyorum) kötü bir şöhrete sahip olan TÜİK benzeri bir durumla mı karşı karşıyayız acaba?

Toplam kredi hacmi, kuruluştan kuruluşa böyle farklılıklar gösterirse, kredilerin nerelere verildiği konusunda da farklılıklar olması kaçınılmaz. Bir örnek vermek gerekirse, Tablo II, yine eylül ayı sonu itibariyle bireysel kredi tutarlarını gösteriyor:

Tablo II: Eylül 2012 Sonunda Toplam Bireysel Krediler (milyon TL)
Merkez Bankası'na göre 205.194
Bankalar Birliği'ne göre 172.977
BDDK'ya göre 252.944

Bankalar Birliği ile BDDK arasında tam 80 milyar TL fark var. Bankalar bu kuruluşlara aynı verileri gönderdiklerine göre bu farklı sayıları elde edebilmenin özel yöntemleri olsa gerek. Farklılıklar, bireysel kredilerin dağılımında da devam ediyor. Tablo III, bireysel kredilerin eylül ayı sonuna göre dağılımlarını gösteriyor:

Tablo III: Eylül 2012 Sonunda Bireysel Kredilerin Dağılımı (milyon TL)
Konut Otomobil Diğer+İhtiyaç Kredi Kartı
Merkez Bankası'na göre 83.870 7.789 78.432 35.102
Bankalar Birliği'ne göre 74.957 7.232 24.380* 66.407
BDDK'ya göre 81.033 7.675 96.084 68.153

* Bankalar Birliği bu sayıyı aslında 90.787 olarak veriyor ama belli ki bunun içinde kredi kartı alacakları da var, çünkü 90.878 doğru olarak kabul edilirse dağılım toplamı, toplam bireysel kredilerden fazla oluyor.

Otomobil kredilerinde neredeyse bir görüş birliği var. Konut kredilerinde Merkez Bankası ile Bankalar Birliği arasında %10'dan daha fazla bir fark görülüyor. Kredi kartı ve diğer kredilerde ise kantarın topu kaçmış; farklar çok büyük.

Birçok okuyucuya sıkıcı gelecek bu ayrıntıları yazmamın önemli bir nedeni var: Ülkemizde, bankacılık sektörünü yöneten, düzenleyen, onları bir çatı altında toplayan, politikalarıyla bankalara yol göstereceğine inanan bu kuruluşlar bankaların ne kadar kredi verdiklerini bilmiyorlar. Bilmedikleri gibi, bireysel krediler örneğinde olduğu gibi, bu kredilerin dağılımını da bilmiyorlar. Ama, hangisinin doğru olduğu bilinmeyen bu verilerden hareket ederek politika belirlemekte herhangi bir sakınca görmüyorlar.


Bankalar Nasıl Para Kazanıyor?

Eski zamanlar bankacılığında bankalar temel olarak mevduat toplar, topladıkları bu mevduatı kredi olarak verir, kredi faizi ile mevduat faizi arasındaki fark kadar bir gelir elde eder, eğer faaliyet giderleri bu farktan düşük ise kâr ederlerdi. Bu işleyiş çok değişti. Bankalar şimdi bundan 10-15 yıl önce akla bile gelmeyecek faaliyet alanlarına girdiler. Konumuz açısından bu yeni faaliyet alanlarının en önemlisi bireysel krediler ve kredi kartları. Yanlış anlaşılmasın, kredi ve mevduat faizleri arasındaki fark hâlâ bankaların gelirlerinin en büyük bölümünü oluşturuyor ama buna şimdi “ücret ve komisyonlar” eklendi. Bankaların verdikleri bireysel krediler ve kredi kartları yoluyla tüketicilere ne gibi yükler yüklediklerini anlamak için bu kalemleri incelemeliyiz. (Aşağıdaki tüm sayılar Bankalar Birliği'nin eylül ayı sonunda yayımladığı bankaların konsolide edilmiş hesaplarından alınmıştır).


Dört Büyük Banka

2002 yılından sonra sayıları hayli azalsa da Türkiye'de hâlâ çok sayıda banka var. Bu bankalar arasında, toplam mevduatın %86'sı, toplam kredilerin %87'si, mevduata verilen faizlerin %86'sı, kredilerden alınan faizlerin ise %83'ü dört büyük bankaya ait. Bunlar, Akbank, İş, Garanti ve Yapı Kredi. Dolayısıyla, sadece bu dört bankayı incelemek bile tüm bankacılık sektörünü incelemekle eşdeğerli sayılabilir.


Faizler, Ücret ve Komisyonlar

Eylül ayı sonunda bu dört bankanın toplam olarak 411 milyar TL mevduata, buna karşılık vermiş oldukları kredilerden dolayı 396 milyar TL alacağa sahip oldukları görülüyor. Yılın dokuz aylık bölümünde ödedikleri mevduat faizleri, kazandıkları kredi faizleri ile tahsil ettikleri “ücret ve komisyonlar” Tablo IV'te gösteriliyor.

Tablo IV: Faizler, Ücret ve Komisyonlar (milyon TL)
Akbank Garanti İş Yapı Kredi Tüm Mevduat Bankaları Dört Büyük Banka
Ödenen Mevduat Faizi 3.659 3.876 4.233 3.049 17.274 14.817
Alınan Kredi Faizi 5.211 6.247 7.186 5.630 29.170 24.274
Alınan Ücret ve Komisyonlar 1.515 1.885 1.363 1.587 7.244 6.350

Dört büyük banka yaklaşık 400 milyar TL tutarında kredi alacağına sahip ve bu kredilerden 24 milyar TL dolayında faiz geliri elde etmiş. Ücret ve komisyonlardan elde ettikleri gelir ise 6 milyar TL'den biraz yüksek. Yani, kredilerden elde ettikleri faizin %26'sını ücret ve komisyon olarak elde etmişler. Hesap işletim ücreti, tüketici kredilerinden alınan dosya masrafları, kredi tespit ücretleri, ekspertiz ücretleri, ipotek inceleme ücreti, ipotek tesis ücreti, yapılandırma komisyonu, erken ödeme ücreti, kredi kartlarından alınan aidatlar gibi tam 15 kalem işte bu ücret ve komisyonları oluşturuyor.

Mevduat toplayarak veya özkaynaklarından verdikleri krediler bankalar için en önemli risk kaynağıdır. Bu krediler geri ödenmeyebilir, batabilir. Aldıkları bu riske karşılık bankaların elde ettiği faiz gelirinin %26'sı kadar bir tutar ise hiçbir risk içermeyen dosya masrafı, kredi kartı aidatı gibi kalemlerden elde edilebiliyorsa bankaların bireysel kredilere neden bu kadar önem verdiği kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ücret ve komisyonlar bu dört bankanın 8 milyar TL'ye yaklaşan net dönem kârının %80'ini oluşturuyor. İşte bu nedenle bankalar kös dinliyor. İşte bu nedenle 25-30 liralık kredi kartı aidatına itiraz eden müşterilerini sürüm sürüm süründürüyorlar.

No comments:

Post a Comment