(soL, Nisan 2013)
Özgür yazılım hareketinin en parlak örneklerinden biri olan Linux işletim sisteminin bazı özelliklerinden hareketle soL okurlarının neden linux kullanmaları gerektiği konusundaki düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Özgür yazılım hareketinin en parlak örneklerinden biri olan Linux işletim sisteminin bazı özelliklerinden hareketle soL okurlarının neden linux kullanmaları gerektiği konusundaki düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Bilimkurgu
meraklılarının özellikle Cryptonomicon ile
hatırlayacakları Neal Stephenson'ın 1999 yılında yazdığı “In
the Beginning was the Command Line” başlıklı uzun makalesinde
kullandığı bir benzetmeyle başlayacağım. Stephenson bu makalede
işletim sistemlerini karşılaştırıyor; Windows ve OS X gibi
paralı sistemlerin uzun vadede yerlerini bedava dağıtılan özgür
yazılım temelli sistemlere bırakacağı kehanetinde bulunuyor. Bu
kehanet şimdilik doğru çıkmadı. Dahası, makaleyi yazdığı
sıralarda bir Linux dağıtımı (Debian) kullanırken, 2004 yılında
OS X kullanmaya başladı. Stephenson'un öngörüsünün
gerçekleşmemesi ve özgür yazılım kullanmaktan vazgeçmesi
makalesinin değerini azaltmıyor.
Stephenson
işletim sistemlerini taşıma araçlarına benzetiyor ve kişisel
bilgisayar sahiplerinin 1999'da kullanabilecekleri dört işletim
sistemini karşılaştırıyor: Windows, Mac bilgisayarlarının o
zamanlar kullandığı OS 9, Linux ve BeOS. Bu sonuncu sistem, ne
yazık ki, uzun ömürlü olamadı. Teknolojik ve estetik olarak
Windows ve OS 9'dan çok daha ileride olan BeOS, kullanıcıları
çekmeye yetecek kadar çok sayıda uygulama programlarına sahip
olmadığı için kayboldu, gitti1.
Bir
dörtyol ağzında dört otomobil galerisi düşünmemizi istiyor
Stephenson. Bu galerilerden en büyüğü ve şaşaalı olanı,
yıllar önce bisiklet (MS-DOS) satarak işe başlamış; daha sonra
komşu galeri olan Apple'ın göze çok güzel görünen
motosikletler satmasının yarattığı rekabet ortamının
sıkıştırmasıyla bisikletlerini moped (Windows 2.0, 3.1 ve 3.11)
biçimine dönüştürmüş, sonunda da devasa steyşın otomobiller
(Windows 95, ve NT) satmaya yönelen Microsoft. Bu lenduha steyşınlar
yağ sızdırıyor, motorları böcek yuvası, sık sık bozuluyor ve
yolun ortasında kalıyorlar ama otomobil meraklıları tarafından
çok tutuluyor.
Yolun
karşısında, yavaş yavaş dükkanı kapatma noktasına doğru
ilerleyen BeOS galerisinin yanında, Linux galerisi var. Bir
işyerinden çok panayıra benzeyen bu galeride uzay çağı
malzemeleri kullanılarak üretilen, son derece sağlam, en ileri
teknolojik gelişmeleri içeren tanklar satılıyor. Bu tanklar o
denli sağlam ki hiç bozulmuyorlar; çok az yakıtla çok yol
yapıyorlar; en dar ve virajlı yollarda bile bir yarış arabası
gibi kullanılabiliyorlar. Dahası, bu tanklar, o panayır yeri
hengamesinde, binlerce kişinin işbirliğiyle hemen oracıkta
başdöndürücü bir hızla üretiliyor; üretilen tanklarda küçücük
bir sorun olduğu keşfedilirse sorun anında gideriliyor. Galerinin
park yerinde sonsuz sayıda tank, anahtarları üzerinde bekliyor.
Bedava. İsteyen herkes tanka girip kontak anahtarını çevirdikten
sonra o devasa motorun bir kedi mırıldanmasını andıran sesini
bile duymadan yola koyulabiliyor. Galeridekiler tank için herhangi
bir bedel talep etmedikleri gibi diğer galerilerde satılan
araçlarla birlikte alındığı zaman dünyanın parasına malolan
birçok opsiyonu da bedava veriyorlar.
Dörtyol
ağzına otomobil beğenmek için gelenlerin büyük bir çoğunluğu
(2012 verilerine göre %92'si) doğrudan doğruya steyşın satan
galeriye yöneliyor. Tanklarını parasız dağıtan Linux
galerisinin müşterileri ise toplamın sadece %1,5'i dolayında.
Galerinin iflas etmemesinin nedeni ise basit: Galeride çalışan
insanlar işlerini gönüllülük esasına göre yapıyorlar ve
herhangi bir ücret talep etmiyorlar. Tankların üretilmesi,
iyileştirilmesi, yeni teknolojik gelişmelerle uyumlu hale
getirilmesi, yeni tasarımlar, daha iyi çalışacak parçaların
tasarlanması ve üretilmesi hep gönüllü olarak yapılıyor.
Gönüllüler,
dörtyol ağzına gelir gelmez steyşın galerisine yönelenleri
ellerindeki megafonlarla Linux galerisine davet etmeye çalışıyorlar
ama steyşın galerisinden yayılan yüksek hacımlı çirkin müzik
yüzünden seslerini pek duyuramıyorlar. Hasbelkader Linux
galerisinin önünden geçen bir otomobil meraklısı ile gönüllüler
arasında sık sık (günümüz koşullarına uydurduğum) şöyle
bir konuşma geçiyor:
Gönüllü
– Paranızı israf etmeyin, tanklarımız bedava. Steyşından çok
daha hızlı giderler ve her türlü arazide kullanılabilirler; bin
kilometrede yarım litre yakıt tüketirler; bozulmazlar. Dünyadaki
en hızlı 500 araçtan 450 tanesi bizim tanklar. Steyşınlardan
sadece 6 tanesi bu 500 araç arasına girebiliyor.
Müşteri
– Doğru söylediğinizi biliyorum ama ben bir tankın bakımı
nasıl yapılır bilmiyorum.
Gönüllü
– İyi de, steyşın bakımı yapmayı biliyor musun?
Müşteri
– Hayır bilmiyorum, ama steyşın bozulunca işimden izin alıp
servis istasyonuna götürüyorum, bir hafta araçsız kalıyorum,
sonra işimden tekrar izin alıyorum, faturamı ödeyince aracı
bakımı yapılmış olarak teslim ediyorlar.
Gönüllü
– Bak, bizim tanklar bozulmaz, bakım da gerektirmez. Herhangi bir
sorunla karşılaşırsan biz gönüllü servis elemanlarımızı
evine kadar gönderiyoruz, sen yatağında uyurken sorunu
gideriyorlar; hem beş kuruş para istemiyoruz.
Müşteri
– Ama herkes steyşın alıyor.
Stephenson'un
makalesinin yazıldığından bu yana 14 yıl geçti ama Linux
gönüllüleri ile işletim sistemi müşterileri arasındaki konuşma
çok değişmedi. Değişmeyen şeylerden birisi de, Linux yedek
parça deposundan bedelsiz olarak edinebilinen bir parçanın
dünyadaki tüm web sunucularının %65'inde kullanılması.
Günümüzde,
Windows işletim sisteminin masaüstü bilgisayarlarda bu kadar
yaygın olmasının nedeni satılan her bilgisayarda zaten yüklenmiş
olarak gelmesi. Aynı teknik özelliklere sahip bir bilgisayarı
Windows yüklü olmadan yaklaşık %25 daha ucuza almak mümkün.
İçinde işletim sistemi olmayan böyle bir bilgisayar alıp Linux
kurmak zor değil. Kabul etmek gerekir ki, bundan 10-15 yıl önce
böyle bir işe girişseydiniz epey başınız ağrırdı. Linux
kurduktan sonra, siyah bir ekranda sürekli yanıp sönen bir
imleçten ibaret olan komut satırı arayüzü ile çalışmak
yerine Windows gibi grafik bir arayüz kullanmak istediğiniz zaman
büyükçe bir metin dosyasını düzenlemeniz, ekranınızın birçok
özelliğini o metin dosyasına doğru olarak işlemeniz ve sık sık
“Eğer bu değerler doğru değilse ekranınız çalışmayabilir
hattâ yanabilir”
uyarısıyla karşılaşarak korkulu bir rüya görüyormuşçasına
kan ter içinde kalmanız pekâlâ
mümkündü.
Şimdi
öyle değil; Linux kurulumu bilgisayarınızın tüm teknik
özelliklerini keşfediyor ve size isterseniz Windows veya Mac OSX
benzeri isterseniz bunlardan çok farklı grafik arayüzler kullanma
imkanı veriyor. Linux kullanıcılarının büyük çoğunluğu,
belki de eskiden kalma Windows alışkanlıklarıyla KDE veya Gnome
arayüzlerini kullanıyor. Halbuki, Linux için yaratılmış veya
Linux için Unix'ten türetilmiş birçok grafik arayüz var ve
bunları kullanmak bu işletim sisteminin gerçek tadına varmanızı
sağlıyor. (Ben Linux makinalarımda WindowMaker ve eskiden büyük
Unix bilgisayarlarının grafik arayüzü olan CDE kullanıyorum).
Sadece
soL'cular için değil tüm bilgisayar kullanıcıları için geçerli
olan bir gerçek var: Linux teknolojik olarak gerek masaüstü gerek
dizüstü bilgisayarlarda Windows'dan çok daha sağlam bir işletim
sistemi. Eğer çökertmek için özel çaba harcamazsanız çökmesi
neredeyse imkansız; sürücü uyuşmazlığı veya başka nedenlerle
sık sık görmeye alıştığınız mavi ölüm ekranı Linux'ta
yok; yazılım güncellemelerinizi onaylı yazılım “depoları”nı
kullanarak yaparsanız virüs bulaşması yok; güvenlik açıkları
anında keşfediliyor ve kapatılıyor. Herşey bedava, kullanmayı
düşündüğünüz herhangi bir yazılım için kimse sizden bir
bedel talep etmiyor. (Bilmeyenleriniz için ekleyeyim, birçoğunuzun
akıllı telefonlarında kullanılan Android işletim sistemi de
aslında Linux).
Ama,
soL'cuları asıl ilgilendirmesi gereken özelliği ise, kolektif bir
çabanın ürünü olması ve kâr
amacıyla üretilmemesi. Yalnız bu bile bence Linux kullanmak için
yeterli bir neden.
1BeOS'un
son sürümü olan 5.0 üzerine kurulmaya çalışılan ve
İnternet'ten bedava indirebileceğiniz Haiku'yu denemenizi
öneririm. Pentium II işlemcili makinelerde bile çalışan Haiku
şu sıralarda hâlâ
alfa aşamasında.