[9 Temmuz, 2016'da Cumhuriyet'e gönderildi]
Elektrik
faturalarının belli bir yüzdesi olarak ödenen TRT payı yasal
mıdır? Elbette yasaldır. İptali için mahkeme mahkeme dolaşmak
abesle iştigaldir. Adil midir? Hangi açıdan baktığınıza göre
değişir. Ama kesin olan bir şey var: Ödediğimiz bu paraların
çarçur edildiği. Bunun en güncel kanıtı ise bir alay insanın
Fransa'ya Avrupa Kupası'nı izlemeye gönderilmesi; bize maç
anlatan kişilerin defalarca “işte bakın” diye ayıp sayılacak
bir hitap biçimiyle güya bizim farkında olmadığımız
incelikleri bize göstermeye çalışması; en acısı da, herhalde
dil bilmediklerinden dolayı olsa gerek, turnuvaya katılan
takımların herhangi bir oyuncusu, yöneticisi veya teknik direktörü
ile ropörtaj yapamayıp birbirleriyle ropörtaj yapmalarıdır.
Sorgulanması ve sonuna kadar hesap sorulması gereken konu budur.
Körfez
geçişinde, yapımcı ve işletici şirketlere belirli sayıda
geçişin garanti edilmesi, geçişler bu sayıya ulaşmadığı
takdirde farkın, bu köprüden değil geçmek köprüyü belki
hayatında bile görmeyecek olanların ödediği vergilerden
karşılanması yasal mıdır? Elbette yasaldır. Adil midir?
Devletin maliye politikası araçlarını kullanarak belirli bir
gelir grubundan başka bir gelir grubuna transferler yapması her
ülkede görülen bir olgudur. Bu politikanın temel amacı gelir
eşitsizliğini azaltmaktır.
IMF
Birinci Başkan Yardımcısı David Lipton'a göre devletin gelir
dağılımını mali politikalar yoluyla düzeltmeye çalışması
gelişmiş ekonomilerde başarılı olmakta, Türkiye gibi ülkelerde
ise, amaçlananın tam tersine, gelir dağılımını daha da
bozmaktadır. Körfez Köprüsü geçiş garantisi, David Lipton'ın
yılda sadece birkaç kez yaptığı konuşmalarından birinde bu
bozulmaya örnek gösterilirse hiç şaşırmamak gerekir çünkü
Lipton bile bu garantinin adil olmadığını kabul edecektir.
Garantili
gelir fikri gökten zembille inmedi. Günümüzde bu yöntemin en
önemli destekçisi 1999 yılında kurulan ve yöneticilerinden bir
tanesi dışında tümünün Dünya Bankası mensubu olan, dilimize
Kamu-Özel Altyapı Danışma Hizmeti diye çevirebileceğimiz PPIAF
kısaltmasıyla bilinen kuruluştur. Bu kuruluşun web sitesine bir
göz atarsanız, özel şirketlerin altyapı yatırımlarına
özendirilmesi için kamu sektörünün ne tür kolaylıklar
sağlaması gerektiği konusunda sayfalar dolusu öneriler
görürsünüz.
Ne
var ki, PPIAF aslında, 19. Yüzyılda Güney Amerika ülkeleri,
Hindistan ve Osmanlı İmparatorluğu gibi ülkelerin altyapı
yatırımları için yabancı sermaye çekme çabalarının günümüz
koşullarına uyarlanmış ve kurumsal bir yapıya bürünmüş bir
kopyasınden başka bir şey değildir.
Osmanlı
Devleti, özellikle demiryolları yatırımları için, iki temel
özendirici kullanırdı. İzmir-Aydın Demiryolu örneğinde olduğu
gibi, şirket sermayesinin belirli bir oranı kadar yıllık kâr
garantisi vermek ve eğer şirket bu kâra
ulaşamazsa aradaki farkı ödemek; veya, Anadolu Demiryolları
örneğinde olduğu gibi, kilometre başına kâr
garantisi vermek. (Belki de bu yüzden 19 Yüzyılda birçok ülkede
bu tür bir garanti ile yapılan demiryolları düz ovada bile yılan
gibi kıvrıla kıvrıla giderler).
Yasallığı
konusunda da adil olmadığı konusunda da hiçbir kuşku bulunmayan
Körfez Köprüsü garantisi Osmanlı politikasının uzantısından
başka bir şey değildir.