22 January 2013

“DEVRİM” Nasıl Yazıldı

(Ocak, 2013, soL)
“Derinlere salınmış köklerden ODTÜ'nün yükselişine bakıyorum. Sonbaharımı gençlerin ilkbaharı ile şenlendirmek, 'vefasızlık bizden gelmedi' diyebilmenin tadını çıkarmak zamanı”. Bu satırların yazarı Prof.Dr. Metin Durgut, ODTÜ Endüstri Mühendisliği öğretim üyesi. Okulunun ve öğrencilerinin başkaldırısı ve direnişinden duyduğu sonsuz gurur ve kıvancı, 1960'ların ilk yıllarından beri birlikte olduğu ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü üyesi arkadaşlarıyla böyle paylaşmış.

Mezunu ve bir zamanlar öğretim üyesi olmakla onur duyduğum ODTÜ'yü simgeleyen şeylerden bir tanesi mutlaka stadyumdaki devasa DEVRİM yazısıdır. Yazıldığından bu yana nerdeyse 44 yıl geçmiş ama ilk günkü gibi taze ve okunabilir. 2005 yılında, SFK'nın 40. kuruluş yildönümü için ODTÜ'de toplandığımız zaman topluca ziyaret ettiğimiz yerlerden biri de stadyumdu. Yazı, olduğu gibi duruyordu, hatta daha da güzelleşmişti. Nedenini merak ettik. Beton üzerine yazılan yazı, daha sonra stadyuma ahşap oturma sıralarının eklenmesiyle yer yer silinme tehlikesi geçirince rektörlüğe yazının tamamen silinmesi önerilmiş. Gelen cevap “Sakın böyle bir şey yapmayın, ihtiyarlar kızar” olmuş. O ihtiyarlar bizleriz. Yazı silinmediği gibi, yeni tahta sıraların üzerinde de devam ettirilmiş ve 2002 yılında koruyucu bakımı yapılmış.

DEVRİM yazısı, daha sonra, 2008 yılının Kasım ayında sembolik olarak yeniden yazıldı, bozulan yerleri onarıldı. Bu yeniden yazım sırasında yazının özgün yaratıcıları arasında olan Mete Ertekin de vardı. 1969 yılı mayıs ayında Mete Ertekin ile birlikte yazıyı yazan diğer dört kişiden Hüseyin İnan idam edildi; Taylan Özgür İstanbul'da, Alpaslan Özdoğan Nurhak'ta vuruldu. Mete Ertekin ve beşinci kişi olan Mustafa Yalçıner 12 Mart mahkemeleri tarafından idama mahkum edildi. Beşi de SFK üyesiydi.

Mete Ertekin'in anlatımıyla, DEVRİM yazısı, ODTÜ yurtlarının ünlü 201 numaralı odasında Hüseyin İnan'ın “Herkesin okuyabileceği bir yere, çok büyük bir DEVRİM yazısı yazalım” önerisi üzerine yazıldı. Çok geniş bir alana sahip olan ODTÜ'de herkesin kolaylıkla görebileceği yer stadyumun tribünüydü. Yazma işleminin bir gecede bitirilmesi ve bir daha silinmeyecek bir biçimde yapılması gerekiyordu.

Hüseyin İnan, bir yerden, “çok dayanıklı bir Japon boyası” olduğunu duymuştu. Kastettiği, Karayolları'nın asfalt yollardaki şerit ve çizgileri çekmek için kullandığı, Japonya ve Avrupa'dan ithal ettiği boyaydı. Boyanın Karayolları'ndan “edinilmesinden” sonra, Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden birisi tarafından tedarik edilen hidroflorik asit ile karıştırıldı. Çok tehlikeli bir zehir olan hidroflorik asitin bir diğer özelliği ise camı eritecek kadar korosif olmasıydı. Dayanıklı boya, hidroflorik asitin tribün betonlarını eritmesiyle betonun içine nüfuz edecek ve silinmeyecek bir özellik kazanacaktı.

Yazımdan bir gün önce gizlice ölçümler yapıldı. (Mete Ertekin bu ölçümlerin nasıl yapıldığını anlatmıyor ama büyük ihtimalle İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencileri tarafından yapıldı). Ertesi geceyarısı bu beş SFK üyesi “yüreklerindeki kararlılığı” taşa işlemek için harekete geçti. Yazının dikey ve yatay çizgilerinin düzgün olması için yaklaşık 50 metre uzunluğunda bir halat kullanıyorlardı.

Taylan Özgür'ün “Ya gören olursa ne diyeceğiz” sorusunu Alpaslan Özdoğru “Rektörlüğün emriyle boyuyoruz deriz”, Hüseyin İnann ise, “Yüreğimizin sesini yazıyoruz deriz” diye cevaplıyordu. Mete Ertekin ve Mustafa Yalçıner halatı gergin tutmaya çalışırlarken diğer üçü boya tenekelerine daldırdıkları fırçalarla yazıyı yazıyordu.
“Gün ışırken yazı bitti”. Beşi birden tribünlerden sahaya inip yarattıkları eserin karşısında birer Birinci sigarası tüttürdüler, “yorgun ama gururla” yurtlara döndüler.

ODTÜ'nün günümüzde hayranlık uyandıran direnişinde, ne kadar olduğunu bilmesek de, bir payımız olduğunu hissetmek biz ihtiyarları mutlu ediyor.

No comments:

Post a Comment